Çarşamba, Ekim 13, 2010

gerçek dünya



Çinliler'in "hırslı" projesi gerçek olursa, Pekin'den Londra/King's Cross'a uçak kadar hızlı trenlerle iki günde gidilebilecekmiş. On sene içinde gerçekleşebilirmiş, aksilik çıkmazsa. Nasıl aksilik çıkmayacaksa. Ya da diyelim işler yolunda gitse ve Çinliler bu dev projeyi tamamlasalar bu büyük başarı, buralardaki kötü imajlarını düzeltmek için yeterli olabilir mi acaba? Bazen düşünüyorum da kıymetlerinin bilinmemesinin sebebi çok kalabalık olmaları olabilir mi? Hani ekonomide miktarı artan şeyin değeri azalır, onun gibi. İçinde şöyle karizması ile ortalığı dağıtan bir Çinli'nin olduğu, Bruce Lee'yi saymazsak, benim izlediğim tek film Son İmparator'du. Onda da o elbiseler, saç baş ve Bülent Ersoy stili makyajın etkisi vardı sanırım.
Theories of Identity, Culture and Globalization dersinde, dersin adına yakışır bir topluluk oluşturuyoruz. Kanadalı ve Amerikalı iki kızı saymazsak, dünyanın varoşlarından toplanıp gelmiş gibiyiz. İranlı, Taylandlı, Ekvadorlu, Rus, Suriyeli, Hintli, Koreli, Brezilyalı, Hong Kong'lu ve tabi ki Çinliler var. Çinlilerin süklüm püklümlüğü akıl alır gibi değil, zaten İngilizce'leri kötü bir de bu kendine güvensizlik üstüne eklenince iyice asosyal oluyorlar. Bir de kendilerine İngilizce isim takma huyları var, "Hi, my name is Cheng Liu, but you can call me Alice, this is my English name." Genelde kolay söylenebilecek Alice, Jack, Maria gibi klasik İngilizce isimler seçiyorlar.
Sınıftaki Hong Kong'lu çocuk "My name is Yin, but you can call me Zeno" deyince, Kültürel Kimlik dersinin İranlı hocası, yüzünde çaresiz bir ifadeyle sordu: "Why, do you think it is cooler?" diye. Bana önce komik ve biraz da megalomanca gelmişti, kendi kendine mitolojik kahraman ismi takmak. Sonra takdir ettim çocuğu, madem sıfırdan bir kimlik yaratacak kendine, kolay söylenen anlamsız bir Tom yerine Zeno'yu seçerek yaratıcılığını dışa vurmuş diye düşündüm. Gerçek isimlerini gizleyip mahlasla yazan yazarlar gibi, gerçek isim dediğin de ananın babanın uydurduğu, yakıştırdığı bir şey sonuçta.
Bu gerçeklik meselesini yeni taşındığım anestezi ofisinin avlusundaki uzunca bir süre gerçek sanıp, yanına St James'den Esin'le bir eş getirmeyi düşündüğümüz kazın fotoğrafıyla bitiriyorum. Ne demiş Elvis Costello, bütün olay aptal detaylardadır.


3 yorum:

  1. cok manyakmis.

    YanıtlaSil
  2. o yaratıcılığın dışavurum meselesi üzerine; kardeşim de çinli fir şirkette çalışıyor. ordakilerin isimleri de titan, jewelery, jet lee gibi baya ilginç isimler. O da onların sürekli ne kadar asosyal ve çekingen olduklarından bahsediyordu. Benim de merak ettiğim demek ki o kadar çekingen değiller ki böyle iddialı isimlerle kendilerini tanıtmaktan çekinmiyorlar. Biraz korkutucu bir durum biraz düşünce...

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil